Mart 20, 2010

Yolda giderken ayağım takıldı yere düştüm. Yerde bir harita buldum. Ne haritasıydı ... ?

Uzun zamandır ihmal ettim blogumu. Aslında bu duruma çok üzülüyorum. Yani Facebook'ta Farmville'e harcadığım vakti, blogumu şenlendirerek geçirmek daha kıymetli benim için, ama diyet gibi birşeymiş blog yazarlığı. Tam ve kararlı bir başlangıç yapmadan devamı gelmiyor. Her pazartesi diyete başlayan hanımlar gibi, salı günü su böreğini görünce dönüveriyorsun niyetinden işte. Defalarca ''yeni kayıt'' yapıp yapıp sildim. Neden yayınlamadım onu da bilmiyorum ya neyse.

Fasa fiso şeyleri boşvereyim de sadede geleyim. Şimdi konu başlığını okuyup da nedir bu harita meselesi diyeceksiniz. Aslında bir hiç. Harita falan yok. Zaten yolda giderken de düşmedim ben. Bu başlık içimdeki kocaman metafordan başka birşey değil. Son zamanlarda gazetelerde, dergilerde, internette,sayısız blogda bir sürü özgün yazı okuyorum. Haberleri takip ediyorum. Özellikle nette gezen haberler hep görsel ögelerle desteklenmiş. Haberi ya da yazıyı okumaya niyetlenen insanlar öncelikle resimden etkileniyor. Herkesin dikkati çekecek uygun konu başlıkları olmadığını farkettim. Zaten yazıların da çoğunun içi boş. Defalarca aynı haberleri yayınlayan sitelerden bıktım. Sadece bir ürünü tanıtmak için açılmış bloglardan da. Ya da hayatından kesitler sunup sunup birden herşeyden elini eteğini çeken blog yazarlarından. Kimse beni okumuyor, takip etmiyor diye düşünüyorlar sanırım. Olsun ya. Varsın kimse okumasın. Sen içindekileri dök. Yaratıcılığının ufkunu genişlet, sınırlarını zorla mesela. Kimsenin bilmediğini anlat,ya da herkesin bildiğini kendince yorumla. Dünyanın bir yerinde seni okuyan biri var mı diye kasma mesela. Eğer herkes bu blog yazarları gibi düşünseydi ne olurdu acaba ?

BİTTİ ...

Hiç yorum yok: